İnsanlarla anlaşamıyorsan ne diye muhabbet etmek zorundasın ki. Zaten herkes gruplalara ayrılmış durumda. siyaset o kadar işledi ki içimize çocukluğunu tanıdığın insanlara farklı yaratıklar gibi bakıyorsun. hiç tanımadığın insanları sırf düşman bellediğin fikirlere sövüyor diye alkışlıyorsun. Cidden garip belki de doğrusu bu. Eskiden yaşadığın çevren hatta ailen...
Şöyle baktığın zaman bu sade hayat görüşü dışardan çok da fena görünmüyor. ne kadar az o kadar çok güzel felsefe. Gerçi her yeni ürünün sloganı güzel oluyor bu da güzel bir ürün gibi ama içten içe kendine doğru da çekmiyor değil. en azından felsefesini okumak bile insanı rahatlatıyor. ne kadar az o kadar çok...
Tek başına yaşasan uygulaması daha basit diye düşünüyordum ama derinlerine indiğinde aslında sadece eşyalarından kurtulma fikrinden ibaret değil. Her şeyi azaltma üzerine kurulu. Ayak izinin olmaması inanılmaz rahatlatıcı bir duygu. Bak yine acaip bir huzur verdi o fotoğraf, Hz. Muhammed'in yaşadığı yerin fotoğrafı. Yalan da gerçek de olsa insana huzur veriyor. Sadece bir kaç kap kaçak bir yatak... Şu anda böyle yaşamak imkansız tabi ama ayak izi dedim ya ne kadar az iz bırakabilirsin? ne kadar az o kadar çok işte.
Ailen, çocuklar kendi ihtiyaçların her geçen gün ihtiyaçların artarken bu şekilde bir azalmaya gitmek mümkün değil ama nedense bu öğretiyi okumak, izlemek bana huzur veriyor. Kendi değerlerimi sorgulamama neden oluyor. Acaba zorunda olduğum şeylere gerçek mi yoksa sahte birer dayatma mı? Özellikle bu sapiens i okuduktan sonra daha farklı görmeye başladım. İnsanların değer dediği şeylerin doğada karşılığının olmadığını daha önce hiç düşünemiştim mesela. Çok ilginç.. İnandığın her şey ama her şeyi sorgulama fırsatı vermek için önce değerlerinden sıyrılman gerekiyor sanırım.